Skip to main content

İNSAN

İNSAN





Dünyanın oluşumundan yaklaşık olarak 3 milyon yıl sonra ortaya çıkan bir türüz biz. Diğer canlıların daha üstünde yaratılan bir tür. Fiziksel olarak diğerlerinden güçlü olduğumuz söylenemez fakat onlardan daha akıllıydık. Başta kendimizi o kadar yalnız hissettik ki anlam aramaya başladık. Bu anlamı ararken kimileri yaşamını yitirmiş olsa da kimileri aramanın getirdiği yavaşlıklarla hastalanıp ölse de bu anlamı aradık. Birbirimizle konuşamıyorduk lisanı bulduk ne yiyeceğimizi bilmiyorduk bunun için figürleri bulduk, ne giyeceğimiz, neyi içeceğimiz, ne istediğimizi bulana kadar durmadık. Halen daha..

Ne zaman ki artık yiyecek ve giyecek bir sorunumuz olmaktan çıkmıştı kendimizi eğlendirecek yeni bir şeyler keşfetmemiz  gerekiyordu. Bunlara müzik, mizah, tiyatro, ve üretkenlik eklenince bizi yaratan her kimse bizimle gurur duymaya başlamıştı.

Ben size Habil ve Kabil yada onların soy ağaçlarından gitmek istemiyorum bu kez. Açıkçası onların sonradan geldiğini bir çoğumuz biliyor olmalı. Onlar açıkçası yenilenmiş insan türüydüler eskilere nazaran ama o kadar eskiye gitmek bir çoğunuz için gerçeklikten uzak, fantastik bir yazı olurdu bu öyle bir yazı değil.

Bizimle gurur duyan bir yaratıcı bizlere ne vermezdi ki? Bilimi, ilmi, hızlandırılmış gelişimi insanlarından bazılarına sürekli aşıladı. Birkaç milyon yıl bunu yaptığını hepimiz biliyor olmalıyız saygı değer okuyucularım. Zamanın insanlarının okumakla yazmakla eşdeğer bir hayatı var iken birden bilinmeyeni bilmeye başlamaları, şifacılık adı altında hastalanan bedenleri yeniden tedavi etme yollarını bulan insanlar değildi. Bunlar bizi yaratıcının hediyesi olmuştu ki insan sadece bunlarla yeterli kalmadı.

İnsan hırsı buldu. İnsan yetersizliği keşfetti. Şuanki yüzyılda eskiye nazaran yüzlerce tanrı kaldı. Bunlar dünyayı yöneten insanlar. Bilinen ve bilinmeyen. Eski zamanlarda herkes birer tanrıydı. Dünyaya sürekli elle tutulur, gözle görülür ve inançla baki kalır yenilikler verirlerdi ki görevleri buydu. Muazzam bir sorumluluk üretmenin verdiği haz nesilden nesile aktarıldı. En azından bir süre.

Halklar oluşmaya başladığında içine dahil olmak istemeyen sayısı hiçte az değildi. Bazıları kendi yollarına çıkmak için tanıdığı insanlardan uzaklaştı ve yalnızlaştı. Uzun yolculukların sonunda vahşi doğanın getirisi ile bazıları öldürüldü bazıları hayatta kaldı. Bunu gören insanlar bunu yapanın peşine düştü ve şüpheleri bazen onları yanlış kişiye götürdü. Ölümler başladı. İnsanların kendi elleriyle yaptığı ölümler.

İnsan yaşamayı da öldürmek kadar sevdi. Bu ne yazık ki çok derin bir söz.

Birbirimize o kadar zarar vermeye başlamıştık ki artık dünyanın güzellikleri ve amacından uzaklaştık. Dünya için değil birbirimiz için yaşadığımızı düşünmeye başladık ve bu düşünce nesilden nesile aktarılınca dünya savaşı buldu. Savaşmayı öğrendi. Savaş eski zamanlarda tanrıların aralarında yaptığı söylenen bir hikayedir aslında ve insan bunu gerçekleştirme güdüsünü engelleyemedi. Tek bir tanrı inancına bağlı kalmak için henüz çok toyuz. Birden fazla tanrı inancına bağlı kalmak içinde çok yaşlı. Ruhları şad olsun.

Ben bir yazar olarak ve yazdığım konuların üstümdeki yükümlülüğü ele alan bir birey olduğumu da düşünürsem gerçekten zor bir alandayım. Sizlere peri masalları anlatmıyorum ben göz ardı edip önünüzdekileri görmediğiniz gerçeğini size kabullendirmeye çalışıyorum.

Ve insan anlatmayı buldu. Hikayelerini, nesilden nesile aktaracak, iyi, kötü, acı, macera, hayalperestlik, aşk, ve dram.

İnsan bulduklarıyla yetinmemiş olmalı ki yalanı buldu. Sonrada yalanı arayan bir grup yalancıyı. Bunların arasında doğru olanı bulmak güçtü ki bu halen daha devam eden bir kulvar. Evler inşa ettik içinde kalabileceğimiz, artık yemeklerimiz eskisi gibi lezzetsiz değildi bir kap yerine birkaç kap yemek yemek daha da hoşumuza gidiyordu ve mutlu bir haber..

İçkiyi bulduk. Onu hiç kaybetmedik. O sahip olduğumuz en güzel şeylerden birtanesiydi ta ki onunla saçma sapan işler yapana kadar. Başta herkes sevse de bir süre sonra oy kararı ile yasaklanma kararı aldı bazı toplumlarda. Nedeni? Bazı insanların zamanında yaptığı ‘’saçmalıklar’’ . Ne savaşa son verdik ne yalana ne öldürmeye son verdik, ne nefsi hakimiyete ama içkiyi yasaklatma kararı aldık. Düşününce mantıklı bir kararmış….


Devamı bugün içerisinde yazılacak.

Comments

Popular posts from this blog

Ben allaha inanmıyorum siz inanıyor musunuz?

1 yıldan uzun süredir yayın konum olan ''Ben allaha inanmıyorum siz inanıyor musunuz? Sanırım bu blogda da sona yaklaştık. Ama artık sonun ne zaman geldiğini bilmiyorum. İnsanoğlunu anlamaya çalışıyorum her gün. Yıllar önce bir insanı anlamanın yolu onunla eşit şartlarda yaşamak olduğunu öğrendim ve bunu başardım. Lakin son konumuzda hiç onlarla aynı konumda olamadım. İnançsa konu, inançsızlık yalanı doğuruyor onlarda. Kısa bir özet geçmek daha anlaşılır yapar. ('') Yapacağım alanlar ''Ben allaha inanmıyorum siz inanıyor musunuz?'' Anlamına gelir. '' - Küfürler ''- Neden inanmıyorsun?'' ''- Ölünce inanırsın. ''- Nerede yaşıyorsun adresini ver de inanmanı sağlayayım. (Verdim) Küfürlere söyleyebileceğim bazı benzetmeler vardır yayınlarda hep söylerim. O da; Muhammed gibisiniz. Tam tarife uyan bir davranış. Muhammed kendisinin peygamber olduğunu iddia eden kişi ve aynı şekilde onun ağzından duyulan sözler i...

Bir falcının günlüğü 3 Falın Sonu

                            Gerçek detaylarda saklıdır ve o siz detaylara bakmayanlar dansınız.  3 yıllık fal yaşantımın sonucunda aklımda kalan tek güzel sözüm bu. Fala başlamadan önce bende sizler gibiydim. Yaşta bir erken sayılabilir lakin yaşantımı bu derece sorgulamazdım. Gün geldiğinde fincan elime yapışmıştı. Her söylediğim doğru, her sözüm gerçekleşiyordu. Biraz aileden bana aktarılan bir yetiydi fakat kendimde olanlarla birleşince olağanüstü bir sonuçtu. Bu işi yaptığını söyleyenlerle kıyas edince kendimi ve edilince müthişti. Doğumu, ölümü, büyüyü, evliliği, ayrılığı, rüyaları, korkuları, sevinçleri ve hüzünleri ve muskaların yerini 3 yılın ilk yılında söyledim. Sonraki yıl ve bu yıl faldan para almaya başladığım zamanlardı. Tüm samimiyetimle söylüyorum; Sizin için ne kadar emek verirse bir insan onu o kadar kullanmaya çalışır ve alışırsınız. Herhangi birinize yaptığım iyilik için hayatınızda...

Krallığı ayakta da tutan kadın, yıkan yine kadındır

Müthiş bir başlık ve durum tespiti ile ne yazık ki kötümser yaklaşacağım sizlere değerli kızlar. Henüz bir çoğunuz kadın olma aşamasında olduğunuz için yerden yere vurucam tabi bunu idrak eden beni anlar. Selamun aleykum kızlar. Muhtemelen itici olmuştur bu yüzden genç erkeklerin %99 u size bu şekilde yaklaşmaz. Yaklaşan da esprili bir şekilde söyler :) Neyse ki ben müslüman olmadığım için bunu kendi adıma önemsemiyorum, ama siz dürüstlük ararken bir erkeğin birinci adımında nedense hep aradığınız doğruluğu, yalanlarına tercih ediyor veyahut göremiyorsunuz. Hoşunuza da gidiyor olabilir tabi inanç sahibiyim diyen aptalların size karşı savaş atlarını dikip modernlik adı altında köleliğe giden sevgili yolunda her birinizi izleyip dinliyorum. Vazçgeçtiğiniz inançlar, gururlar bir yana değiyor mu vazgeçtikleriniz kısa süreli sahip olduklarınıza? Bunu da hep merak etmişimdir. Ben dürüst bir erkek istiyorum! Diyen fahişe ben buraya sikişmek için geldim diyeni arıyor. Bunu utanarak söyle...