Skip to main content

Anlıyor musun?

Bu bir hikaye değil bu benim.

Olduğum kişiyi bir an bile beğendiğimi söyleyemem özellikle geçmişimde ki ben ile kıyas edersem. Lakin geçmişte kalan anılar dışında çok da alakam kalmamış bugündeki kendimle. Uzun bir süre kabullendim bu duruma kendim kendime yeterim fikrine kendimi de ikna ettim dört yıl boyunca. Hiç istemezdim yalnız kalmayı ancak hayat kime istediğini verdi ki? Yada kim istemekten vazgeçti. Bir süre bir şey istemeyi bırakan insanlardan birisi olabilirsiniz bende sizin gibiydim eskiden ancak bu durum sürekli o şekilde ilerlemiyor. Bir gün kafanızı yastığa koyunca başlıyor tamamlanmayan düşünceler. Kötü bir geçmişte bir çok suçlu bulunur o anılarda bazılarının siz bazılarının başkası olduğu günah keçileri..

Sonu gelmeyen günah keçileri dedim çünkü ben kendi adıma konuşursam bir konu da bazen suçladığım karşımda ki olsa da bazen de aynı olayda suçlu olan kendimdim. Yani sorguyu yaptığımız zamanda ki düşünceler bizi düşündüremeyen etken oluyor aslında. Evet bunun farkındayım belki bir çoğunuz gibi ama bu ne kazandırıyor? Çoğunuza göre elini kaldırdığında ''Elimi kaldırdım ben'' Diyenlerden değil de elini şu şekilde kaldırdın şunu yaptın o sırada diyen birisi gibiyim.. Yine anlamadınız değil mi..

Yıllar önce bir blog da gerçek detaylarda saklıdır ve sizler o gerçeğe bakmayanlarsınız yazmıştım. O detaylara bakmak bana bir şey kazandırır mı diye düşünmedim bana doğru gelen bu sandım. Bir insanı tanımak, bir olayı anlamak faydalı olmak için bu gerekliydi. Değilmiş. İnsanları tanımak için irdelerseniz karşılaşacaklarınız muhtemel bir ilişkişkiyi bitirecektir. Bir olayı irdelerseniz üstü kapanmış bir yarayı deşeceksiniz. Benim mantığımda bu yapılması gerekendi çünkü yaralar sarılmadan kanama devam eder beden ölür. Bu öleni beden değil duygular olarak düşünün. İnsanları irdelemeyi geçmişlerinde yaşadıkları güvensizlikler, başkalarının yaptığı yada kendilerinin yaptığı affedilmeyen hatalar ve benzeri ne varsa. Çözülmesi sorunları aşardı diye düşündüm. Lakin gördüğüm insanların bunu düşünmediği. ''Zamana bırak'' lafını her kim çıkardıysa insanlığa büyük bir bela verdi zannımca.  Neyse o konuyu da yazmayacaktım ben sahi ne yazacaktım?

Kalabalıktan sıkılıp yalnızlığı tercih edince yalnızlıktan sıkılıp kalabalığa dönemediğimi fark ettim.. İlk iki örnekte keyifli ve sıkılmıştım. Ancak kalabalığa dönememek şudur ki döndüğümde o yeri beğenmedim. Bu bazılarınızın kulağına güzel gelebilir ama yaşamımızı bir kaç bin yıldır bunun üzerine kurduk. Aptala tahammül et, hırsıza tahammül et, farklı farklı türde iki bacaklı şarlatana tahammül et. Başkaldırırsan yalnız kalacaksın ama insanları kullanırsan bir sosyal medya fenomeni, bir cumhurbaşkanı, bir gazeteci olacaksın. İnsanların zeka seviyesinin farkında olup ben onlardan üstünüm fikri yüzünden her ülkenin ömrü neredeyse insan ömrüyle eş değer hale geldi ve mantık hala aynı. Ne yazık ki bu sorgunun devamını bugün yapmayacağım.

Var mı aranızda tanrıyı arayan? Bugünü ona ayırmış olan? Var mı aranızda insanlara bugün yardım etmiş olup bunu tüm insanlara yapmak isteyen? Var mı aranızda çözülebilecek her soruna çözüm arayan? Asıl suçluyu cezalandırmak isteyen var mı aranızda?

Olduğunu sanmıyorum çünkü umurunuzda olmadı ama oldu gibi gösterdiğiniz zamanlar çok oldu. Ama bu sorgu da doğru değildi. Ademin havvası benim yalnızlığım var... Yıllar önce düşünürdüm bu dümen böyle giderse nasıl birisi olacağım ey tanrı? Zamanla şunu demeye başladım bak tanrı dediğim kişi olmaya başladım ve bunu istemiyorum çobanlık et tanrı çoban olmak istemiyorum bu şekilde. Çoğu zaman ona küfrettim çoğu zaman ona sırdaş oldum. Bizim ilişki biraz olması gereken gibiydi. Korku yok, çıkar yok, vaad var ısrar yok, kibir yok inanç ve inançsızlık var, sorgu var. Ama çoğu zaman o tanrı da yok hayatımda. Yani sizinle farklı yollardan gidip aynı yerde buluşan bir insanım. Ben sadece o konuştuğunda dinlerim. Ve onun ne zaman konuşacağı hiç belli olmadı.

Bugünler de biraz isyankar biraz sıradanlaştığımı fark ettim. Sorunlarınız sorunlarım oldu. Hep olmuştu göz ardı ederdim. Fark ettim ki sevgi ile içimdeki kötülükle savaşabilirim. İyi de sevgi satın alınan bir ürün değil. Kendini koy bir reyona yaz etiketine fiyatını, yaz içindekileri ve isteyen satın alsın. Güzel olabilirdi... Beşik kertmesinin de farkı yoktu sanki.. Kermes gibi.

Geçenlerde bir kişi ile bir muhakememiz oldu. Bana kendimle çeliştiğimi söyledi tabi bir çok şey daha lakin tek haklı olduğu konu oydu. Kendimle çelişiyorum sebebi kim olacağıma karar verememekten geçiyor. Ve kim olmak istediğimi inanın bilmiyorum. Hata yapmak istemezken çok hata yaptım, yardım etmek istediğimde zarar verdim hayatımda doğru seçimlerimle yanlışları yazmam gerekseydi bir kitaba sanırım doğruları ben dahil kimse göremezdi. Kazı kazan misali gözümde orada çıkan ikili elli binler var ve hep bana çıkan 1-2 ydi. Ankaradayken kızılay avm nin önünde bir kazıkazan çektim. 12 defa.  Biliyorum o büyük görünen rakam bana çıkmayacak ama denemeye devam ediyorum. Hayatta kaybedenlerin kaybetme sebebi bu ya. İnançsızlık ile yol yürünmez. Ama yürümek istemediğinde yol seni yürütür.

Neyse bugün bir önemi yok sorgunun daha fazla yazmanın. Anlaşıldığı zaman değerli olur her kitap her insan. Kitabın değerlisi çok satar insanın değerlisi de çok batar :) Bu zihniyeti umarım bir gün geliştirmeyi başarabilirim çünkü birbirimize tahammülümüz yok. Hatta kendimize. Şuan da düşünüyorum kendi kendime ulan cenk isteklerin iyi de boyun ne.. Sonra cevap veriyorum kendime beynim gibi bedenim olsaydı bunu söylemeyezdin.. Demiştim ya yazının arasında. Sıradanlaşıyorum diye.. Bedenimi sevmemeye başladım sizin yüzünüzden. Sizler eşinizi, devlet yöneticilerinizi, şarkıcılarınızı bir ton şeyi ona bakarak seçtiğiniz için kayda geçer bir literatür bu binyıl da ne yazık ki yok. Neyse bilime de girmeyeceğim... Çünkü bilimi bilmiyorum. Bilmiyorum demenin lütuf olduğunu öğrenmeniz dileği ile bu bir şey anlamadığınız yazıyı sonuna kadar okuyanlara bir dua etmek istiyorum. Umarım gerçek olan rab size kendisini gösterir ve ihtiyacınız olanı verir. Çünkü kendisi ile aramız biraz limoni..............

Rabba da gönderme yapmadan bırakır mıyım. Geberince tek tek okuyacağız bunları.




Comments

Popular posts from this blog

Ben allaha inanmıyorum siz inanıyor musunuz?

1 yıldan uzun süredir yayın konum olan ''Ben allaha inanmıyorum siz inanıyor musunuz? Sanırım bu blogda da sona yaklaştık. Ama artık sonun ne zaman geldiğini bilmiyorum. İnsanoğlunu anlamaya çalışıyorum her gün. Yıllar önce bir insanı anlamanın yolu onunla eşit şartlarda yaşamak olduğunu öğrendim ve bunu başardım. Lakin son konumuzda hiç onlarla aynı konumda olamadım. İnançsa konu, inançsızlık yalanı doğuruyor onlarda. Kısa bir özet geçmek daha anlaşılır yapar. ('') Yapacağım alanlar ''Ben allaha inanmıyorum siz inanıyor musunuz?'' Anlamına gelir. '' - Küfürler ''- Neden inanmıyorsun?'' ''- Ölünce inanırsın. ''- Nerede yaşıyorsun adresini ver de inanmanı sağlayayım. (Verdim) Küfürlere söyleyebileceğim bazı benzetmeler vardır yayınlarda hep söylerim. O da; Muhammed gibisiniz. Tam tarife uyan bir davranış. Muhammed kendisinin peygamber olduğunu iddia eden kişi ve aynı şekilde onun ağzından duyulan sözler i

İnsanları Kandırmak

İnsanları Kandırmak Aslında başlığı sevmediğim bir yazı olacak bu fakat yazılmalı. Hepimiz hayatta kandırılmış birer bireyiz. Aynı zamanda kandırmış. Bize inanan insanları bazen üzmüş bazen inandıklarımızın üzüntüleri ile üzülen tarafta biz olmuşuz fakat kandırılmak nedir? İnanmaktır. İnanmadığınız herhangi bir konuda her ihtimal mevcuttur, yaşanabilir. Yani x bir kişi x bir kişiye x bir konuda güvendiği taktirde ve bu güven boşa çıkması durumunda x kişi x kişiyi kandırmış mı oluyor? Evet. Hayır konuyu başa alalım. Ben cereni çok seviyorum(ceren kimse) ve bu çok sevdiğim ceren beni şeftali ile aldattı. Bildiğimiz şeftali ve bunu bana anlattı fakat bir mesaj ile itiraf şeklinde şeftalinin ismi yerine niyazi olarak. Ben cerene son derece kanmış vaziyetteydim. Ceren bana gerçeği söylemeseydi bir şeftali uğruna ilişkiyi bitirme yoluna hızla gidebilirdim. Mesajda ki amaç, inanç, vb ne varsa sorgulamadan. Fakat ben cerene inansaydım(güven) buna kanmayan durumda olacaktım. Biraz

Merhaba

Merhaba. Nasılsınız? Belki iyi belki kötü. Ne zamandır iyi veyahut kötüsünüz? Sanırım insanları tanımaya başladığınızdan beri. Bu düşünce sizi aslında bir nebze de olsa rahatlatabilir. ''Bir süre'' O süre geçince ne olur sizce? Sıkılırsınız. Kendinizden, çevrenizdekilerden hatta ailenizden bile. Ne olduğunuz neleri başardığınız neleri sırtladığınız yada nelerin sorumluluğu altında olduğunuz artık sizin için önemli olmaktan çıkar. Siz de yoldan çıkarsınız. Ama böyle düşünmezsiniz. Bir yol çizmişsinizdir kendinizce. İçinde sizin kurallarınız, sizin mantığınız ve sizin yaşadığınız tek bir yol. Ama bu yaşamak için yeterli değildir. İnsanlara tahammülünüz kalmasa bile yine de onlara ne yazık ki ihtiyacınız vardır. Sizin bu hale getiren onlar olduğu için. Asla kimseye muhtaç değilsinizdir aslında. Ama onlar öyle düşünürler. Bu düşünce yüzünden siz o yolunuzu sonlandırmayı düşünmek yerine daha da uzatmayı seçersiniz. Bazen kestirme bir yol bazen kısa süreli geri dönüşler yapar